Güvensiz Aşık
Modern aşklar, kendilerine platform olarak cep telefonu operatörlerinin düzenlediği SMS kampanyalarını veya internet kampanyalarını seçmiş durumda. Uyku süresini gün içerisinden çıkarırsak geri kalan 16 saat mesajlaşan aşıklar türüyor toplumda. Özgürlüğü kısıtlamak dışında, çok absürd durumlar doğurabiliyor bu alışkanlık. Sabah uyanırsın "Günaydın Aşkım!","Yüzümü yıkıyorum Aşkım!","Yatağımı topluyorum Aşkım!"... Ta ki mesaj atamayacağınız durumlara kadar sürüp gider. Duşa girersiniz ve 10 dakika boyunca mesaj atamazsınız. Cevap verilmeyen mesajı takiben yeni bir mesaj gelir "Sen benimle ilgilenmiyorsun. Her şey zaten senin için benden daha değerli.". Bu duruma düşmemek için yalanlar boy göstermeye başlar. Televizyon izlesek bile "Seni düşünüyorum Aşkım." diye mesaj çekmekten çekinmemeye başlarız. İkiyüzlülük artık sıradan bir şey olur hayatımızda. Bu böyle sürüp gider; kişiliğimiz yozlaşmaya başlar. Ve öyle bir noktaya gelir ki ilişki; artık karşımızdaki insanı tanıyamayız. Mükemmeliyetçi bir tavırla suç hemen karşı tarafa atılır "Sen çok değiştin.". Kendimizi eleştirmekten korkarız. Değişimin nedenlerini sorgulamayız. İlişki içinde kendimizden çok ödün veririz ve karşımızdakinin de hayalimizdeki gibi olmasını bekleriz. Dar kalıplara sokarız sevgimizi. İlişki bittiğinde sorgulamak aklımıza gelir "Ben nerede yanlış yaptım!". İçimden haykırırım "En başından beri...", fakat kelimeler başka vücut bulur "Üzülme unutursun. Sana layık değilmiş.". Sanırım sevmeyi beceremeyenlerdeniz. Oysa dünyaya gelirken sevginin en büyüğünü tadarak geliyoruz. Doğumdan sonra bebek savunmasızdır. Güvenebileceği bir yer arar. O an acı çekmesine rağmen kendisine gülümseyen kadınla tanışır. Anne bebeği emzirmeye başladığında, bebek kendisi için en güvenilir yeri bulmuştur. Annesinin memeleri hem dış dünyaya karşı bebeğin koruyucusudur, hem de anne sütü bebeği hastalıklara karşı korur. Bebek kendini güvende hissettiğinde sevmeye başlar. Sevdikçe mutluluğu tadar ve gülümsemeye başlar. Yeni doğan bebeklerin gülümsememesi bu yüzdendir. Annesini sever, babasını sever, yakınlarını sever, çevresi gittikçe genişler. Komşularını sever, okul arkadaşlarını sever. İnsan büyüdükçe sevmek artık bir ihtiyaç halini almıştır. Bu ihtiyacı karşılamak için yapay sevgiler üretir. Aşk da bunlardan biridir. İngiliz literatüründe de 'making love' söylemi sevgi üretmek anlamı ile kullanılmaya başlayıp; uzun bir süreç sonunda aşıkların eylemini nitelemek amacıyla sevişmek anlamında literatürde yer edinmiştir. Aşk yapay olduğu için herkese göre farklıdır fakat çoğunluğun düştüğü hata da aşık olmaya çalıştığımız kişilerin ilk sevdiğimiz kişiler gibi olmasını istememiz. Kız çocukları için bu aşık modeli babaları, erkek çocukları için de anneleridir. Bir ilişki içinde düştüğümüz en büyük hatalardan biri aşkımıza bir kılıf geçirip buna kendimiz de inanmamız. Sanırım diğeri de güven sorununu çözmeden kendimizi aşka inandırmamız.